google.com, pub-4773126959347237, DIRECT, f08c47fec0942fa0

   
 
  DÜNYA ÖZÜRLÜLER GÜNÜ

3 ARALIK DÜNYA ÖZÜRLÜLER GÜNÜ ANISINA ENGELLER AŞMAK İÇİN VAR!
 

45 yıllık sandalye bağımlısı olarak yaşayan bendeniz, yapı itibarıyla ve yaşam mücadelemde hep olumlu bakmaya çalıştım. Dolayısıyla, geçmiş yıllarda olumsuz şartlar, biz engellilerin yaşamasına adeta fırsat vermiyordu. Devletin, toplumun, hatta sivil toplum örgütlerinin engellilere belli bir bakış açısı yoktu. Bugün çok şükür, altın yıllarımızı yaşıyoruz.
 
Devletten, toplumdan, sivil toplum örgütlerinden çok büyük bir saygınlık görüyoruz. Eğer engelliler camiası için bir eksiklik varsa, devleti ve toplumu suçlamak yerine, bu eksikliği kendimizde aramamız gerektiğine inanıyorum. Geçmiş yıllarda seçim olur, engelliler hatırlanır, seçim biter unutulurdu. Bu konuda engelliler camiası adeta bir bütün olmuştu. Tek bir ağızdan Parlamento’da temsilci istiyorduk. İşte burada başarılı olduk. İki engelli arkadaşımız Parlamento’ya girdi. Geleneksel seçim zamanı engellileri hatırlama dönemi burada bitti. İşte bunun sonucunda, TBMM’de Özürlüler Yasası kabul edildi. Bu bizim için çok anlamlıydı, artık kendimize ait bir yasamız var. Kafalar karışmıyor. Engelli engelsiz herkes bu yasaya bakıyor.

Toplumun engellilere bakışı...

Kimi çevreler, kanunun yetersiz olduğunu söylüyor. Beyler, olaya pozitif bakın, geçmiş yıllarda böyle bir kanun hiç yoktu. Şimdi var, var olanın içinde eksiklikler zamanla da tamamlanır. Bence çağdaşlığın en önemli adımını Parlamento atmıştır. Bir engelli olarak da başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, sevgili Lokman Ayva’ya ve tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum. Her şeyi devletten beklemek, hele hele hiçbir çaba göstermeden devleti ve toplumu eleştiri yağmuruna tutmak bana göre yanlıştır. Eleştiri yapacaksak bence kendimizden başlamalıyız. Toplum içerisinde hangi görüşte olursa olsun, insanlar engellilere sımsıcak yaklaşmaya çalışmaktadır. Bunu görmeyip eleştirmek bana göre doğru değildir. İnsanlar biz engellileri seviyor, biz de onları sevmeliyiz. Evet, bu ülkede sağlıklı insanlar gibi yaşamak için çok mücadele ettik ve dünden bugüne engelliler konusunda çok şey değişti. Eksik yok mu, tabii ki var. Düşünün bir kere, otuz, kırk yıllık evli insanların evinde eksik yok mu, bitiyor mu? Tabii ki bitmiyor. Her şey ülkenin yaşam şartlarına bağlı olarak değişmektedir. Bugün artık toplum, engellileri yakından takip etmekte, başarılarını övgülerle izlemekte. İşsiz arkadaşların yanı sıra binlerce engelli başarılı bir şekilde çalışmakta, devlete vergilerini ödemekte, tüketen değil, üreten bir kesim haline dönüşmektedir. Ekonomik özgürlüğünü kazanan engelliler evlenip çoluk çocuk sahibi olmakta, Mehmetçik yetiştirmekte, yarının güvencesi olan çocuklarımıza yatırım yapmaktadır. Çocuklara özlem duyan engelliler, onları daha özenle yetiştirmeye gayret sarf etmektedir. Yani artık devlet, toplumda engellilerin sağlıklı insanlardan bir farkının olmadığını benimsemektedir. Okullarda eğitim gören engellilerin ne derece başarılı olduklarını eğitimciler yakından gözlemlemektedir. Bunun yanında engellilere yönelik olarak geliştirilen politikalarda; engellileri ve ailelerini bilinçlendirmeye yönelik bilgi paylaşımı için gerekli olanakların ilgili kurumlarca sağlanması, etkin bir tıbbi bakım şartının devlet tarafından güvence altına alınması, engellilerin kendi kendine yeterlilik ve işlevsellik konusunda olabilecek en iyi düzeye çıkarılması ve bu düzeyin korunması için rehabilitasyon programlarının kurgulanması ve özellikle araç gereçlerinin de bu kapsamda ele alınacağı yardım servislerinin geliştirilmesi öncelikli konulardır. Bu anlamda geliştirilen; sağlık, rehabilitasyon, eğitim, sosyal güvenlik ve istihdam konularındaki politikalar engellilerin topluma başarılı bir şekilde entegre olmasını sağlayacaktır.

Fırsat verilen her engellinin kendini kanıtlama yarışında toplum içerisine girdiği görülmektedir. Dikkat ederseniz, kendi çıtalarını hep kendileri yükseltmeye çalışmışlardır. Bunlardan bir tanesi de spordur. Gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye engelli sporuna en son başlamıştır. 1990’lı yıllardan bu yana engelli sporunda adeta merdivenleri beşer beşer çıkıyoruz. Bunun sonucu olarak da gelişmiş ülkelerin başarısına ortak oluyoruz. En iyi örnek, Beşiktaş Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı’dır. Süleyman Seba ile başlanan, Serdar Bilgili ile devam eden ve Yıldırım Demirören’le yaşanılan ulusal ve uluslararası başarılar herkesin gözü önündedir. Buradan şu çıkıyor; engellilere fırsat verildiğinde neler yapabileceklerini çıplak gözle görebiliyorsunuz. 2004-2005 sezonu şampiyonu, bu senenin namağlubu lider Beşiktaş Engelliler, 02-04 Aralık 2005 tarihleri arasında İsveç ve İsviçre Milli takımlarının katılacağı Uluslararası Tekerlekli Sandalye Basketbol Turnuvası’na ülkemizi temsilen davet edilmiştir.

Engellilerin spordaki başarıları
İmkan verilen Beşiktaş’ın engellileri kendini kanıtlamıştır. Bine yakın sporcumuz, gösterdiği üstün çaba ve başarılarıyla göğsümüzü kabartıyor. Engelliler için gecesini gündüzüne katan şube başkanımız, yönetim kurulu üyemiz Sayın Süleyman Eren, engelli sporcuların bir dediğini iki etmemekte ve engelli sporcuların olanaklarını her geçen gün artırmaktadır. Kendisine buradan sonsuz teşekkür ediyorum. Bizi örnek alan Galatasaray Spor Kulübü, Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı’nı kurmakla bizleri sevindirmiştir. Fenerbahçe’nin de bu çatı altına gireceğine yürekten inanıyorum.

Evet, artık bizler senede bir gün olan 3 Aralık Engelliler Günü’nü her gün yaşıyoruz. Ve önümüzdeki günler ve yıllarda güzel günler göreceğimizin adeta arifesini yaşıyoruz. Biz engelliler, bu ülkenin çocuklarıyız, bu ülkede varız. Yaşam seviyemiz ne kadar yükselir ise ülkemizin kalitesi de o kadar artacaktır. Tüm engelli kardeşlerimizin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kutlu olsun. Son olarak şunu ifade etmek istiyorum; Zaman Gazetesi biz engellilerle senede bir kere ilgilenmiyor, her zaman sorunlarımızı araştırıyor, başarılarımızı inceliyor ve kamuoyuna ulaştırıyor. Yani Zaman Gazetesi, bizleri toplumun bir parçası olarak görüyor. Tabii ki, biz engelliler de Zaman’ı kendi gazetemiz olarak benimsiyoruz.
BEŞİKTAŞ ENGELLİLER SPOR KULÜBÜ MENAJERİ (Zaman)
7,5 MİLYON ÖZÜRLÜ YURTTAŞIMIZ İNSANCA YAŞAMAK İSTİYOR...
Bugün 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü. Bugün yine her yıl olduğu gibi tumturaklı laflarla devlet büyükleri nutuklar çekecekler göstermelik pankartlar yaşadığımız kentin bir çok yerini kaplayacak. Yani aynı geçen sene olduğu gibi, yani yine değişen pek bir şey olmayacak. Yine özürlü yurttaşlarımız günlük yaşamda çektiği sıkıntıları çekecekler; kaldırımlar yüksek olduğu için yürümekte zorlanacak, uygun mekanlar ve araçlar olmadığı için sinemaya tiyatroya gidemeyecekler iş bulamadıkları için kendilerini ailelerine yük hissetmeye devam edecekler. Bizler ise muhtemelen, özürlü bir yurttaşımızı sıkıntılı bir durumda gördüğümüzde kimimiz hiç ilgilenmeyecek, kimimiz ise acıma duygusuyla karışık bir eziklikle yardım etmeye çalışacağız. Oysa özürlü yurttaşlarımızın bizden istediği onlara acımamız değil, sadece insan gibi yaşamak, okumak ve bizler gibi yaşamın tüm nimetlerinden faydalanmak istiyorlar.
Her durumda acı düştüğü yeri yakıyor, aile bireylerinden biri özürlü olanlar, özürlülerin günlük yaşamda çektiği sıkıntıları kendileri de yaşıyor, hissediyor, duyumsuyor... Ve bu durumun değiştirilmesi için örgütlenerek mücadele ediyor. Doğru olan tavır budur... Kimi aileler ise, özürlü bireylerini adeta toplumun gözünden kaçırıyor, sorunlarını gizliyor. İster ailelerin utancıyla, isterse yerel ve merkezi hükümetin özürlülere karşı duyarsız tavırlarıyla evlerine hapsolan özürlü yurttaşlarımız toplumun dikkatini çekmese de, varolan rakamlar gerçekleri bir kez daha gözlerimizin önüne seriyor
Dünya nüfusunun yüzde 10`u, Türkiye nüfusunun ise yüzde 12`si özürlü, yani ülkemizde yaklaşık olarak çeşitli özürleri olan yaklaşık 7.5 milyon yurttaşımız var. 7.5 milyon özürlü yurttaşımızın 2 milyon 230 bininin konuşma, bir milyon 274 bin 900`ünün eğitilebilir zeka geriliği, 127 bininin görme özürlü, 382 bininin işitme özürlü, 892 bininin ortopedik özürlü, 637 bininin sürekli hastalığı var. 1,5 milyon özürlü çocuğumuzdan da yalnızca 45 bini özel eğitim imkanlarından yararlanabiliyor.
Yani sözün özü, hükümetin ilgisizliği, özürlü yurttaşlarımızın yeterince örgütlü olmaması yada toplumun duyarsızlığı gibi nedenlerle özürlü yurttaşlarımızın sorunları tüm büyük laflara ve vaatlere karşın her yıl biraz daha artarak devam ediyor.
Katlanarak devam eden sorunları çözebilmenin temel yolu, toplumun tüm kurumlarının ve tüm kesimlerinin ortak çabası ile mümkün olabilecektir. Yani, özürlü bireylere götürülecek nitelikli, nicelikli ve öncelikli hizmetlerin yeterince sağlanabilmesi; devlet, üniversiteler ve demokratik kitle örgütlerinin ortak seferberliğiyle mümkün olacaktır.
Bunun için; özürlülerin durumuna uygun mesleki eğitim programları geliştirilerek onların insanca yaşabilecekleri bir ortamın ekonomik altyapısı hazırlanmalıdır.
Özürlülerin günlük yaşamda karşılaştığı sorunların çözümü için kent planlamaları özürlüler de düşünülerek tasarlanmalıdır. Tüm bina, yapı ve konutlarda özürlülerin erişimini sağlayacak tedbirlerin alınması amacıyla bir yasa hazırlanmalı ve gerekli düzenlemeleri yapmayanlara ruhsat verilmemelidir.
Ayrıca hazırlanacak yasa ile özürlü yurttaşlarımızı dört duvar arasına hapseden özürlüyü düşünmeyen dünya görüşü değiştirilmelidir. Bu amaçla, şehiriçi ve şehirlerarası taşımacılıkta kullanılan araçların, tesislerin, altyapı ve sistemlerin özürlülerin kullanımına uygun hale getirilmesi zorunlu hale getirilmelidir.
Unutmayalım ki, sağlıklı bir toplum, kendi özürlülerine sahip çıkan, onların üretime katılmasını sağlayan koruyucu olanakları yaratan bir toplumdur.
Özürlülerimiz çok fazla bir şey istemiyorlar... Okumak için okul, yaşamak için iş...
Sizce bu talepler çok mu?...

 

İlkokul Kaynak Sitesi
 
INFOMELDUNG_LOGINBOX
Facebook'ta buluşalım
 
SUNUM
 

HABER BANDI
 
 

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol